Merhaba…
Geçen yazımızda bıraktığımız yerden devam edelim istiyorum.
Otomobilin tarihi, tam olarak ne zaman başlıyor bilinmiyor ama geçen yazımızda bahsettiğim Ferdinand Verbiest’in çiziminden çok önceleri Da Vincinin de bazı çalışmaları olduğu söylenmekle birlikte bu konuda henüz bir netlik yoktur. Bu konuda bir çalışması mutlaka vardır diye düşünüyorum ama Da Vincinin otomobilden önce uçmayı düşündüğü besbelli.
Ancak Da Vinciden önde Rönesans dönemi mühendisi olarak bilinen Francesco di Giorgio Martini (1439-1502) dört tekerlekli bir araca benzeyen ve “otomobil” adı ile anılan bir çizime yer verdiği de bilinmektedir.
Bu çizime dikkat edilirse, tahtadan tekerleklere hareket veren dişli mekanizmalarını düşündüğü ve hareket için gerekli alt yapıyı kafasında canlandırdığı görülmektetir. Bilenler bilir, bu çizim tipik bir şanzımanın en ilkel hali olarak kabul edilebilir.
Kısaca otomobil denilen bugün binlerce çeşidiyle yollarda gördüğümüz araçlar birden bire ortaya çıkmadı. Yüzyıllarn deneyimi ve tecrübesi ile bu işe gönül vermiş milyonlarca insanın çabasıyla bugünlere geldi.
Tabi unutmamak lazım ki, bu işin ilk mihenk taşı tekerleğin icadıdır. Tekerlek olmadan otomobili düşünmek mümkün değildir. En eski tekerleğin, yaklaşık 5.000 yıl önce mezapotamyada yapıldığı, en eski kaydın ise, M.Ö. 3.500 yıllarına ait tekerlekli bir kızağın resmedildiği Sümer (Erech) piktogramlarından biliyoruz. Tekerlek fikrinin ise muhtemelen kütüklerin kolayca yuvarlanarak taşınması amacıyla kullanılmasından doğduğu düşünülmektedir.
Tekeri bulan insanoğlu, bunu at arabasına kadar götürmüş ancak daha ilerisine geçebilmesi için yeni bir devrin başlamasını beklemek zorunda kalmıştır.
O da Birleşik Krallık* (Büyük Britanya ve Kuzey – İngiltere) zamanında başlayan sanayi devrimi sonucunda, yeni buluşların üretime olan etkisi hızla gelişmeye başlamıştır. Buhar gücüyle çalışan makineler, makineleşmiş endüstriyi doğurmaya başlamış, bu gelişmeler de Avrupa’daki sermaye birikimini artırarak zenginlik yaratmaya başlamış ve ihtiyaçlar icatları tetiklemeye başlamıştır.
Domino etkisi
Bir ihtiyaçlar mı icatları icatlar mı ihtiyaçları doğurmuş, tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkmış kadar bilmecedir. Bir icad, başka bir icadı bulurken bir ihtiyaç başka bir ihtiyacı ortaya çıkarıyordu. Tam bir domino taşı etkisi.
İşte ilk yazımızda bahsettiğimiz Ferdinand Verbiest’in Çin Hükümdarı için çizdiği rivayet edilen otomobil, bu çağda, tam 100 yıl sonra, Fransız Nicolas Joseph Cugnot tarafından hayata geçiriliyor ve bir rüya gerçek oluyordu. Tarih 23 Ekim 1769. Cugnot, buhar kazanı ile çalışan ve “fardier à vapeur” (buharlı yük arabası) adını verdiği aracı çalıştırarak bir hayali gerçekleştiriyordu.
Tabi işin finansmanı olarak bakılacak olursa, bu giderleri Fransız Ordusu karşılamıştır. İki silindirden oluşan bu buharlı “motor”, Makinanın krankından alınan dönme hareketi bir bisiklet zinciri ile öndeki tekerleği hareket ettiriyordu.
Direksiyon tertibatı da aynı tekerleği kumanda ediyordu.
İlk yazımızda da söylemiştik. Otobobilciler sayıları sever. Bu ilk iki silindirli buhar kazanlı otomobil, saatte 4-5 km hızla 15 dakika hareket edebiliyordu. O dönem için çok büyük, bugün için hiç sayılabilecek bir gelişme.
Tarihte bilinen ilk otomobil kazası
İlk buharlı yol aracı Fardier at arabaları ve kağnıların arasında yol alırken denemeler sırasında duvara çarparak, motorlu araçlar tarihindeki ilk trafik kazasına da yaptığını not ederek yazımıza son verirken, Cugnot’un yaptığı otomobilin, halen Paris sanayi müzesinde saklandığını da belirtelim.
Tekrar görüşmek üzere…
Adnan Kervan