1964 yılı yapımı olan Şoför Nebahat Ve Kızı filminde, Sezer Sezin (Nebahat), Filiz Akın (Hülya), Kenan Pars (Bülent Giray), Cüneyt Arkın (Murat) rollerinde karşımıza çıkıyor. Zamanın en güzel filmlerinden olan Şoför Nebahat ve kızı filmi daha sonra şoför Nebahat filmlerine de esin kaynağı olacaktır.
IMDB PUANI 7.1 olan bu güzel filmde yazar, istanbulun sokaklarından birinde, gözüne ilk kestirdiği bir evin kapısını çalar ve çıkan kişinin hayatını yazmak istediğini söyler. Karşımıza çıkan Şoför Nebahattır ve başlar hayatını anlatmaya…
Filmde 1955 Model Plymouth araba ile dönemin trafikte dolaşan arabalarını izleyebilirsiniz.
‘Passacaglia’ (1692) (Conte Lodovico Roncalli). Gitar için sol minör süit. Şoför Nebahat ve izin almadan evlerinde ‘içkili, çılgın bir parti veren’ kızı Hülya.
Nebahat; “Bizim zamanımızda da çaylar, toplantılar yapılırdı. Ama hiçbir zaman bu kadar aşırı hareket etmezdik… Kızını ikaz etmek her annenin vazifesidir.”
Hülya; “Verdiğim ilk partide rezil ettin beni. Arkadaşlarıma karşı küçük düşürdün… Geri kafalısın anne. Dünyayı hâlâ 20 sene evvelki gözle seyrediyorsun sen… Sana kalırsa bütün gün evde oturup dantelâ örmem, nakış işlemem lazım. Senin nazarında yemek pişiren, bulaşık yıkayan kızlar makbul. Belki de evlenmem için görücü beklemem lazım. Avucunu yala anne. Bütün bunlar eskidendi. Şimdi devir değişti. Herkes kendi hayatını yaşıyor.”
[dropcap]N[/dropcap]ebahat; “Kendi hayatını yaşamak 16 yaşında siga ra içip önüne gelen erkekle öpüşmek, çırılçıplak soyunmaksa asıl sen avucunu yala. Ben hayatta oldukça bunların hiçbirini yapamayacaksın. Şoför Nebahat’ın kızısın sen.”
Hülya; “Bütün felaket bunda işte. Bütün felaket ‘Şoför Nebahat’ın kızı’ olmakta.”
Dört ‘Şoför Nebahat’ın ikincisi. Kahramanımız yine direksiyon başında. Bu yıllarda boşanmış ve yetişkin kızı ile başa çıkmaya çalışıyor. Annesine ve erkek kardeşine ne olduğunu filmden öğrenemeyeceğiz. Senaryonun bir de sürprizi var; Gececi Neşet bu kez inanılmaz derecede ‘iyi’!
60’lı yıllarda bir İstanbul Mahallesi. Parke taşlı bir sokak ve soba borularının pencere camlarından çıktığı ahşap evler.
Öykümüz, Murat’ı da seslendiren Toron Karacaoğlu’nun sözleri ile başlıyor; “Ben bir yazarım. Hayatımı film hikâyeleri yazarak kazanırım. Biz yazarlar herhangi bir konuya başlarken daha çok hayali vakalar üzerine temel kurmaya çalışırız. Bu sefer böyle bir alışkanlığın dışına çıkmak ve gerçek bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. İsterseniz bu işi hep beraber yapalım. Bir evin kapısını çalalım. Karşımıza çıkacak ilk insanın hayatını takip edelim. Şu evlerden birine ne dersiniz. Görünüşleri pek cazip değil ama belli olmaz. Evler, genç kızların hıdrellez sabahları gelinlik elbise giyip, gül ağacı altında niyet çektikleri küplere benzer. Sır doludur evler. Saadet, neşe veya keder doludur. Mesela bu ev…”
Kapıyı açan hanımın sözleri; “Benim hayatımı öyle pek enteresan bulacağınızı sanmıyorum. Ufak tefek mücadelelerle dolu bir hayatım var benim. Adım Nebahat, Şoför Nebahat. 17 yaşında babamın ölümüyle bu mesleğe atıldım. Sonra bir avukatla evlendim. [Bu iki cümle 4. ve şimdilik son ‘Şoför Nebahat’ın (1970) da çıkış noktasını oluşturacaktır]. Bir kızımız oldu. 8 sene evvel kocamdan ayrılınca tekrar şoförlüğe başladım. Kızımla beraber şu gördüğünüz küçük evde yaşayıp gidiyoruz. Hepsi bu kadar.”
Nebahat’ın arabası T. 59 989 plakalı 55 model Dodge (aslında DeSoto). Dolmuş durağındaki arkadaşları Trafik Rıza, Deve Salim (Hülya, çocukluğunda ‘Bip Bip Amca’ dermiş), Gececi Neşet, Toto Zeki. Yalansız dolansız bir dünyaları var.
http://youtu.be/7D71-ub4j2o
Genç kadın, kocasının ihanetini affetmemiş. Bülent’in hayatı şimdi karman çorman. Avukatlığı da bırakmış, Beyazıt Camisi yakınlarında arzuhalcilik yapıyor.
Ancak Hülya, annesinin tüm çabasına karşın mutsuz. Yakınmaları ile film boyunca Nebahat’ı da bizi de bezdiriyor. Annesinin ‘şoför’lüğünü; Duraktaki arkadaşlarını; Hangi fakültede okuduğunu öğrenemediğimiz Murat’ın aşkını ve babasının tornacı olmasını hep küçümsüyor. Varsa yoksa “Hepsi zengin ve mevki sahibi insanların çocukları” olan arkadaşları. Onların düşünceleri her şeyden önemli.
İşi gücü dans ve makyaj. Odasında bir plak çalar var. Duvarlarda [5. sayfasında Filiz Akın’ın ‘Genç Kızların Sevgilisi’ (1962) ve Ahmet Tarık Tekçe’nin ‘Kanun Kanundur’ (1962) filmlerinden söz eden] 25 Ağustos 1962 tarihli ve 6. sayfasında yine Filiz Akın’dan bir haber olan 24 Ağustos 1963 tarihli Ses dergisi kapakları asılı.
‘Vita Difficile’ (1963) (Mario di Cenci / Guiseppe Faiella / Gino Mazzacchi). Peppino di Capri’nin 45’liği ile dans ederken arkadaşları geliyor. Nebahat yokken evde bir parti vereceklermiş.
‘Unchain My Heart’ (1961) (Bobby Sharp) ve ‘If I Had a Hammer’ (1949) (Pete Seeger / Lee Hays) melodilerini dinliyoruz önce.
Les Baxter’in ‘Bongo Party with Les Baxter-Skins!’ albümündeki (1957) ‘Gringo’. Sırada Lili’nin striptizi var. Nebahat durumu mahalle bakkalından öğrenir.
Nebahat; “Evden ekmek aldılar mı Ali Baba.”
Bakkal; “Ekmek almadılar ama dükkânda meze, içki namına bir şey kalmadı.”
Nebahat; “İçki mi, kim aldı?”
Bakkal; “Kızın! Yanında arkadaşları da vardı.”
Nebahat; “Nasıl olur, niçin verdin Ali Baba?”
Bakkal; “Senin doğum günün olduğunu söylediler. Ne bilirim kızım.”
Nebahat; “Aman be Babalık, uyutmuşlar seni yahu. Doğum günü bizim neyimize.”
Ana kız arasındaki ilk büyük kavga o gece. Hülya arkadaşlarına toz kondurmuyor. İş, babasının yanına kaçmasına dek varır.
‘Mi Majör 1 Numaralı Senfoni-Notre Dame: Act 1-Interlude’ (1905/1914) (Franz Schmidt). Ardında bıraktığı mektup; “Gidiyorum anne. Beraber olmamıza imkân yok. Hayatımı dilediğim gibi yaşamak istiyorum. Senin çevren benimkinden (‘benim hayal ettiğimden’ deseydi) o kadar farklı ki. Bir şoförün kızı olmaktan utanıyor, yerin dibine batıyorum. Bir avukat kızı olmak çok daha iyi. Babamın yanına gidiyorum. Boşuna arama beni. Hiçbir zaman geri dönmeyeceğim.”,
Bülent, avukatlığı bırakmış, Beyazıt Cami yakınlarında arzuhalcilik yapıyordu. Bozuk bir daktilo, kirasını zor verdiği ve içki şişesi dolu perişan bir oda. “İnsan yapacak şey bulamayınca, iki laf edecek bir dostu olmayınca içiyor işte.” Hülya’nın beklentisi bu değildi. Bu kez babasına mızmızlanır; “Bir şeyler yapmalısın. Evden sefalet çekmek için kaçmadım. Benim için çalışmalısın.” Bunun mümkün olmadığını görünce zorunlu olarak geri döner.
Andre Kostelanetz ve Orkestrası’nın ‘The Music of Victor Herbert’ albümündeki ‘Gypsy Love Song-Czardas-Dream Girl’. Nebahat çok sevinçli ama Hülya hâlâ annesini suçluyor. “Küçük bir macerayı bu kadar büyütmeye lüzum yoktu. Affedebilirdin O’nu.” Sonra yine aynı yakınma; “Ben de bugün bir avukat kızı olurdum, şoför değil.”
Nebahat, sırf O mutlu olsun diye Cengiz Sertel’den, borç (35 bini peşin geri kalanı ayda 2 bin beş yüz taksitle, toplan 70 bine) harç bir lokanta aldığında bile yakınıcıydı.
‘Die Walküre Operası; Ride of Valkyries’ (1870) (Richard Wagner). “Aklın sıra mükemmel bir iş yaptığını zannediyorsun değil mi? Değişen ne sorarım sana. Eskiden benzin kokuyordun, şimdi yağ kokacaksın. Eskiden şoförün kızıydım, şimdi aşçının.”
Durum ‘nesil çatışması’nı aşarak daha da kötüleşir. Cengiz dünyalarını karartacaktır. Önce annesine yakınlaşır.
‘Love in the Afternoon’daki (1957) ‘Fascination’ (1932) (F. D. Marchetti / Maurice de Féraudy / Dick Manning). Dansları sırasında “Bugünün heyecanını ömrüm boyunca unutamayacağım. Sizinle beraber olmak sonsuz bir zevk veriyor bana. Sizi ilk gördüğüm an derin bir hayranlık duyduğumu, bu hayranlığın gittikçe arttığını saklayacak değilim” gibi laflar ediyor. Evlenme teklifi hemen o gece. “Daima yanınızda olmak sadece sizi düşünmek istiyorum.”
Ama işyerindeki konuşmalardan borç içinde ve üçkâğıtçı biri olduğunu anlıyoruz. Genç kadını elde edemeyince bir numarayla kızına sahip olur.
Frank Devol’ün ‘Bacchanal!’ uzunçalarındaki (1957) ‘Hades’. İntikam için gelen Nebahat’a da sarkıntılık eder. Şoförümüz para verirse kızı ile evlenebilirmiş!
Hülya tarafından öldürülmesi ve özverili annenin suçu üzerine alması ile aile çok zor durumda.
Genç kız, biraz geç de olsa gerçeği anlamış. Şoför arkadaşlarına şunları söylüyor. “Annemi sizin kadar sevebilseydim, sizler kadar O’na inansaydım bütün bunlar başımıza gelmezdi. Ben O’na hiçbir zaman layık olamadım.”
Siyah beyaz karelerde bize bir oh dedirten Deve Salim, Toto Zeki, Gececi Neşet, Trafik Rıza’nın; Murat’ın; Kendini toparlayıp davayı alan Bülent’in gayretleri ve Hülya’nın itirafıyla işler biraz olsun yoluna girmeye başlar.
Filmin sonunda tekrar ‘Passacaglia’ (1692) (Conte Lodovico Roncalli); “Hayatımda yazdığım en güzel hikâye bu oldu. Çünkü gerçekten alınmıştı. Ümitle bekleyenler için 3-5 sene nedir ki. Çok çabuk geçti. Böylece hikâyemizin, sonu ışıklı saadet dolu bir yola açıldı.”
Hülya ve Murat ile Nebahat ve Bülent’in evlenmeleri aynı gün de.
Mahalle kahvesinde, 6 kişilik orkestra (2 keman, 1 klarnet, 1 kaval, 2 kaşık) eşliğinde ‘Şoför Nebahat’ (Sami Hazinses) şarkısı; (Trafik Rıza’nın seyrine doyamadığımız dansı ve Ahmet Üstün’ün sesi ile) “Haydi Nebahat Abla//‘Doç’ arabana atla//Dümenimiz yolunda//Gazla ablacığım gazla//**//Taksim, Şişli, Sarıyer//Durmadan hemen gider//Ablacığım ne olur//İstinye’de duruver//**//Saçları dalga dalga//Canım Nebahat Abla//Sevdiğim İstinye’de//Gazla ablacığım gazla.”
‘Sol Majör Keman Konçertosu Op. 35: II. Canzonette-Andante’ (1878) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky). Şoför Nebahat ve Hülya’nın aşkından ‘cadde ortasında dümeni bozuk gemi gibi yürüyen’ Murat.
Nebahat; “Murat, ne bu hal? Ağlamışsın sen. Hayrola bir şey mi oldu? Hadi söyle, bir şeye üzülmüşsün. Saklama benden. Bilirsin seni oğlum gibi severim. Hülya’nın hep senin gibi arkadaşları olsun isterdim.”
Murat; “Ama O’nun arkadaşları ne yaptığını bilmeyen bir sürü serseri.”
Nebahat; “Murat?”
Murat; “Affedersiniz, Hülya’yı size şikâyet etmek istemezdim. Fakat siz O’nun annesi babası her şeyisiniz. Ama ben O’na kimsenin fenalık etmesini istemiyorum.”
Nebahat; “Demek mesele buydu. Benimle erkekçe konuşabilirsin Murat. Yoksa sen Hülya’yı…”
Murat; “Evet, Nebahat Abla. Hülya’yı seviyorum. O ise benimle alay ediyor. Ama insan ümitsiz yaşayamıyor ki. Hâlbuki ben… “
Adnan Kervan-AkademiFilm.com